GDO'lu
Ürünler
Bir
canlıdaki genetik özelliklerin kopyalanarak, bu özellikleri taşımayan bir
canlıya aktarılması sonucunda üretilen yeni canlıya Genetiği Değiştirilmiş
Organizma (GDO) deniyor.
GDO'lar insan sağlığı ve çevreye ciddi zararlar verebilecek tehlikeli bir deney.
800'den fazla GDO'lu ürün tüketiyoruz, ama hangilerinin GDO'lu
olduğunu bilmiyoruz. GDO’lu yemle beslenen hayvanlardan elde edilen süt,
peynir, yumurta, et gibi temel besinler ne yazık ki doğrudan soframıza geliyor.
Üstelik etimizin, sütümüzün, yumurtalarımızın etiketlerinde hayvanların GDO’lu
yem ile beslenmiş olduğuna dair hiçbir uyarı yok.
Halkımızın hem tercih hakkı, hem de güvenle beslenme hakkı elinden
alınıyor. Üstelik bu durum yasalara da aykırı. Çünkü yasa, tüketicilerin tercih
hakkının ortadan kalktığı durumlarda GDO’ların ithalatına izin verilmeyeceğini
söylüyor.
Çevre örgütü Greenpeace’in Temmuz 2012'de başlattığı ‘Yemezler’
kampanyası ve gıda sektörünün önde gelen kuruluşlarının karşı çıkmasıyla GDO’lu
ürün ithalatına kapı açacak başvuru geri çekildi. Türkiye Gıda ve İçecek
Sanayi Dernekleri Federasyonu (TGDF), 29 GDO'lu ürünün gıda üretiminde
kullanılması için yaptığı başvurudan vazgeçti.
Şimdi de benzer bir başarı elde edilebilir. Nasıl ki sigara ve
alkol ürünlerinde "sağlığa zararlı olduklarına dair" etiket
yapıştırılıyorsa, GDO'lu ürünlerede "Ürünün GDO'lu olduğuna dair"
etiket yapıştırılmasının sağlanmasını talep edelim.
Bunun için aşağıda belirtilen linkdeki formu doldurarak, GDO'lara
dur diyelim. Seçmek özgürlüktür.
Validebağ Korusunda İnsan Manzaraları
Koru'da, Ağustos-Eylül-Ekim döneminde bireysel
olarak çevre düzenlemesi etkinliğinde bulundum. Bu zaman zarfında bizlerin doğadaki
ilişkilerin tümüne bütüncül bir yaklaşım içinde bakamadığımızı
anladım. Halbuki doğada bir etki, çoğu zaman birden fazla tepki meydana
getiriyor.
Bu sebeple koruda karşılaştığım insanların çevre anlayışından
bahsetmek istiyorum. İşe önce kendi özeleştirimi yaparak başlıyorum. Duygusal
insan tipi…
Koru'da; fidan dikimi, çöp toplama, fidanların su çukurlarının
açılması, fidanların tahta kazıklara sabitlenmesi, bilgilendirme panosu
yapılması, yangına sebebiyet verebilecek yabani otların biçilmesi/ biçilen
otların atılması, güzergâh dışı patika yolların azaltılması, fidanların
sulanması gibi faaliyetlerde bulundum.
Gösterdiğim çaba ve iyi niyetli girişimlerim Validebağ Korusundan
istifade eden insanların çoğunun taktirini kazandı. Bana gösterilen teveccüh
arttıkça kibirlenmeye başladım. Sanki seçimlerde Acıbadem Muhtarlığına aday
olsam seçilirmişim duygusuna kapıldım.
Çalışmalarımın hacmini genişleterek; yukarıda bahsettiğim işlerden
bazısını Komşu İlçe Belediyelerin Park Bahçeler Müdürlüğü, Temizlik İşleri
Müdürlüğü ve Fen İşleri Müdürlüğü ile işbirliği yaparak hallettim. Ancak,
belediyeler ile ilgili yürüttüğüm faaliyetlerde; Validebağ Korusundan sorumlu
Milli Eğitim Bakanlığı Koordinatörü'nün onayını ve Validebağ Gönüllüler
Derneği'nin desteğini almadan yaptığım için hata yaptım.
Nitekim Validebağ Korusundaki [Ana yürüyüş yolunun yağmur yağdığı
zaman sürekli çamur olan yaklaşık 50 metrelik kısmının rehabilite edilmesi (su
birikmemesi için; yola eğim verilmesi, yolun kenarına su kanalı açılması, yolun
altına civarda mevcut 4 adet beton borunun döşenmesi)] çalışma için belediyeye
müracaat ettiğimde şikayetlere neden oldu.
Şikayetin konusu, canı isteyen herkesin benim yaptığım gibi koru
ile ilgili tasarruflarda bulunmasının doğru olmadığı merkezinde idi. Şikayet
haklı, ben haksızdım. Bu konuda niyetimin iyi olması yeterli değildi. Duygusal
davrandığımı bilerek, korudaki fiziksel olarak yaptığım çalışmaları bitirdim.
Saygılarımla
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder