Translate

30 Aralık 2013 Pazartesi

Diren Belgrad Ormanı ve Validebağ Korusundaki Başıboş Köpekler

Belgrad Ormanı
Orman; beton denizinde bir adaya dönüştükçe nefes almakta zorlanıyor, çocuklarımıza doğaya saygı duymayı öğretemediğimizden acı çekmeye devam ediyor ve  çevresini kuşatan yapılaşmaya rağmen kent halkının ilgisizliğine karşı tüm çaresizliğiyle direniyor.
Ormanın korunması için tek çare insan müdahalesini önlemek. Biz tam tersine; ormanı sanki bir parkmış gibi kesme rulo çimler ve süs bitkileri ile dolduruyoruz, orman içi işletmelerle doğal yaşam alanını baskı altına alıyoruz ve imar planları ile toplu ağaç kıyımları yapıyoruz.
3'üncü Köprü ve Kuzey Marmara Otoyolu inşaatı tamamlandığında Avrupa ve Anadolu yakasında yaklaşık üç milyon ağacın kesilmiş olacağı iddia edilirken, yetkili biri "Kesilen ağaçların beş katı fidan dikilecektir. Nitekim dikimler de başlamıştır" diye beyanat veriyor.
Gerçekten dikseler bile, fidanların sulamasını ve bakımını nasıl yapacaklar? Kışlalarda her yıl dikilen 100 binlerce fidandan çok az miktarının ağaç olabildiğini biliyorlar mı acaba?
Keramet milyonlarca fidan dikmek değil, öncelikle var olanı korumak. Yok ettiğiniz bu ormanları yeniden oluşturmak için ne ömrünüz ne de ağaç kıyımından elde edeceğiniz rant geliri yeter.
Yeter Artık!
Ref.: hurriyet.com., onedio.com, baskahaber.orgatlas.com.
Validebağ Korusundaki Başıboş Köpekler
Daha önce sizinle paylaştığım bir yazımda; koruda sayıları hızla artan sokak köpeklerinin rehabilite edilmesi (kısırlaştırma ve aşılarının vurulması) girişimimin yarıda kaldığını ifade etmiştim. Ref.: mese-palamudu.blogspot.com
Geçenlerde koruda yürüyüş yaparken, patika yola yaklaşık 20 m mesafede (Üsküdar Devlet Hastanesi B Blok'unun arka tarafında) yedi-sekiz köpeğe yemek veren bir  bayan gördüm.
Kendisine, acaba köpekleri birlikte rehabilite ettirebilir miyiz? diye sormak maksadıyla yaklaşık 10 m yaklaşmıştım ki köpekler etrafımı sardı. Eğer arkamı dönüp kaçmaya kalkışsaydım, kesinlikle ısıracaklardı. Bayan duruma müdahale ederek köpekleri uzaklaştırdı. 
Köpeklerin doğaları gereği; yuvalarını, yiyeceklerini, yavrularını ve bölgelerini korumak maksadıyla saldırgan olabilmesi anlaşılır bir şeydir. Ancak, çoğalan köpeklerin bölgelerini "Korunun Acıbadem girişi tarafına doğru" genişletmesi sebebiyle, iş işten geçmeden bazı tedbirlerin alınması gerektiğini düşünüyorum. 
Hayvan severlerin; sokak köpeklerini yürüyüş yollarına yakın yerlerde beslememeye özen göstermesi, Belediye ve Koru Koordinatörü ile işbirliği yaparak köpeklerin rehabilite edilmesine katkı vermesi zorunluluk haline gelmiştir.
Vatandaşlar ise; özellikle korunun Üsküdar Devlet Hastanesi B Blok ile Huzur Evi arasındaki dar patika yolu kullanılırken dikkatli olmalıdır.
Mili Eğitim Bakanlığı yetkilileri de artık Koru için harekete geçmelidir.
Herkese;
Doğayla, insanla, hayvanla dost
Sevgiyle, saygıyla, dostlukla dolu
Sağlıklı, huzurlu, mutlu bir 2014 diliyorum.
Saygılarımla

27 Aralık 2013 Cuma

Okuluma Dokunma ve Ahmet Sani Gezici Lisesi

Okuluma Dokunma
İstanbul; 2009-2010 yıllarında, "aralarında birinci derece tarihi eser statüsünde bulunan liselerinde bulunduğu" 22 okulun satılığa çıkarılması iddialarıyla çalkalandı.
Görünür amaçları:
Kentin ana arterlerindeki trafiği azaltmak ve
Vatandaşın imam hatip okullarına ilgisinin artması sebebiyle yeni bina bulmak veya kaynak sağlamaktı.
Gerçek amaçları ise:
Taksim, Beyoğlu, Etiler, Teşvikiye, Beşiktaş, Kadıköy, Üsküdar vb. ilçelerde rant geliri elde etmek ve
Uzak bölgelerden öğrenci getirmek pahasına mevcut okulları imam hatipleştirerek ilçelerin yaşam biçimine nüfuz etmekti.
Yol haritası aşağıda belirttiğim gibi oldu veya olacaktı:
Önce; mevcut öğrencileri okulu depreme dayanıklı hale getireceğiz gerekçesiyle başka okullara yönlendir, "mevcut öğrenciler mezun olunca okulun statüsü otele vb. dönüştürülebilsin diye" yeni öğrenci kaydı yapma veya okulları öğrencilerin fazla itibar etmediği kız meslek ve teknik liselerine vb. dönüştür.
Sonra okulları; özel vakıflara/öğretmen evlerine devret, TOKİ'yle takas et (Şehir merkezindeki okulların İkitelli, Başakşehir, Sancaktepe, Beylikdüzü, Kağıthane, Beykoz gibi yerlerle kurulacak kampüslere taşınması) veya imam hatip okulu olarak yeniden yapılandır.
 Ref.:radikal.com   Ref.:emlakkulisi.com
Ahmet Sani Gezici Lisesi
Bakın okulun başına neler geldi ve gelmeye devam ediyor...
2010- 1200 kişilik Ahmet Sani Gezici Lisesi altı ay süreyle tadilata alındı.
2013- Ahmet Sani Gezici Lisesi, Kız Meslek ve Teknik Lisesine dönüştürüldü.
2014- Ahmet Sani Gezici Kız Teknik ve Meslek Lisesi, komşu binadaki Kadıköy Kız İmam Hatip Lisesinin yurt binasına dönüştürülecek.
2014- Öğrenciler; sömestr tatilinden sonra, Fikirtepe'ye taşınacak Ahmet Sani Gezici Lisesi'ne servisle gidip gelecek.
ARTIK ZEKÂMIZLA DAHA FAZLA ALAY ETMEYİN!!!
Acıbadem mahallesinde yapılan/yapımı devam eden özel okullar, AVM'ler ve üniversiteler trafik sorunu yaratmıyor mu?
Acıbadem mahallesinde oturan aileler; Kızlarının imam hatibe gitmesini ve yatılı olarak okumasını mı istiyor? Semtlerinde erkek çocuklarının gidebileceği bir devlet lisesi kalmamasını onaylıyor mu? Çocuklarını başka semtlere servisle göndererek kentin araç trafiğinin en yoğun olduğu Kadıköy trafiğini azaltmış ve boğaz köprüsü trafiğini rahatlatmış mı oluyor? 
Saygılarımla

24 Aralık 2013 Salı

Ağaçların Budanması ve Validebağ Korusu

Ağaçların Budanması
Dünyanın Değişim Platformu (change.org)'nun koru ve parklarda ağaç budanması ile ilgili bir kampanyası var. Budamanın;
Hiç bir zaman tabiat ve ağaç yararına olmadığını,
Ancak, ağaçların insan ve çevresine uydurulması ve meyve üretimini iyileştirmesi amacıyla uzman kişiler tarafından yapılabileceğini,
Bir çok canlının (özellikle küçük kuş ve sincap) yuvalanma şanslarını yok ettiğini,
Bazı ülkelerde yasalara aykırı olduğunu ve taş devrinden kalma bir uygulama olduğunu belirtiyorlar. 
Ayrıca kuruyan dalların, ağacın toksinlerinin depo edildiği yerler olduğu iddia ediliyor. Ref: Uluslararası Ağaçlandırma Organizasyonu ve kilim.net.
Bazen sokaklarda elinde motorlu budama testeresi ile dolaşan kişiler görüyorum. Bunlara budama yaptırırken bir kez daha düşünmeli ve belediyeler budama yaparken de daha dikkatli olmalıyız galiba....
Validebağ Korusu
Korudaki kurumuş ve devrilmiş ağaçlara daha farklı bir gözle bakmaya başladım artık...


Saygılarımla

19 Aralık 2013 Perşembe

Kanal İstanbul Projesi ve Validebağ Korusu

Kanal İstanbul Projesi (KİP)
2017 yılı sonuna kadar Avrupa yakasında, Karadeniz ve Marmara Denizi’nin arasına yaklaşık 45-50 km uzunluğunda bir kanal yapılması planlanıyor. Kanaldan günde 150-160 geminin geçmesi hedefleniyor. Bu kapsamda;
Kanalın Marmara girişi Silivri’den başlayacak, 
Bu projeyle beraber iki yarımada ve bir ada oluşacak, 
Kanalın su derinliği yaklaşık 25 m olacak, 
Su yüzeyinde genişlik yaklaşık 145-150 m civarında olacak, 
Kanalın inşası sırasında, milyonlarca metreküp hafriyat çıkarılacak, 
Kazı malzemesi büyük bir liman ve havalimanı yapımında, sönmüş maden ocaklarında ve kanalın kapatılma noktasında kullanılacak.
Ancak, bazı bilim adamlarınca;
Karadeniz’den kanalın getireceği tuzlu suyun, Marmara’daki suyun oksijensiz kalmasına neden olacağı, 
Marmara'daki oksijensizliğin deniz yaşamını sona erdireceği, 
Tüm Marmara’yı ve Boğaz çevresini hidrojen sülfür (çürük yumurta) kokusu kaplayacağı, 
Zaman içinde Karadeniz’in de ekolojisinin olumsuz etkileneceği,
Kanal ile boğaz arasında oluşan adadaki yeraltı su kaynaklarının tuzlu deniz suyu ile dolacağı, 
Bu projeye Karadeniz ve Akdeniz’de kıyısı olan ülkelerin izin vermeyeceği iddia ediliyor.
Yukarıdaki iddiaların doğruluğu araştırılmadan, ayrıca; üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının, siyasi partilerin ve İstanbul'daki belediyelerin görüşleri alınmadan "Yetkililerin, biz inceledik, yapımına başlıyoruz” demesi hangi akla ve vicdana sığar? 
Validebağ Korusu
Günümüz haritasını düşünmek bile zulümken, 2017 haritasını ne yapacağız. 
Validebağ sanki bir vaha gibi...ama Rant Projelerinde de üstüne düşeni yapmış. 780 dönüm olan koru arazisi paylaşıla paylaşıla 354 dönüme kadar inmiş. 
Saygılarımla

14 Aralık 2013 Cumartesi

Kredi Kartı Edebiyatı ve Kuzey Ormanları

Kredi Kartı Edebiyatı
Türkiye'de kredi kartları 1970'li yıllardan itibaren kullanılmaya, 1980'li yıllardan itibaren yaygınlaşmaya başlamış. 
Kredi kartlarının sayısı; 1997 yılında 5 milyona, 2001 yılında 14 milyona, 2013 yılında 56.7 milyona ulaşmış. 
2004 yılı sonundan bu güne kadar ana tüketici kredileri (araç, ev gibi) yaklaşık 18 kat, kredi kartı borçları ise 5 kat artmış. 
Kredi kartı borcunu ödeyemeyenlerin sayısı; 2009 yılında 277 bine, 2013 yılında 1 milyon 678 bine ulaşmış. 
Yetkililer; cari açık kontrol edilemez duruma gelince, tüketimi yavaşlatmak için tüketici kredisini ve kart kullanımı "tüketim toplumu" olduk diyerek sınırlıyorlar.
Sanki yıllardır halkı borçla tüketime siz teşvik etmediniz?
Aklımızla alay etmeyin!..
Kuzey Ormanları
Avrupa’nın biyolojik çeşitlilik bakımından en değerli ve en acil korunması gereken 100 ormanından biri sayılıyor. 
2000 bitki türü barındırıyor.
Göçmen kuşlar için vazgeçilmez yaşam alanı.
Yaklaşık 2,5 milyon ağacını (3000 futbol sahası büyüklüğünde) rant gelirine kurban verecek.
Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörlüğü; Şehir ve İnsan Kulübünün yapacağı Kuzey Ormanları paneline "siyasi içerikli ve hükümetin yapacaklarına karşı olması nedeniyle" izin vermemiş. 
Hani 2012 yılında "27 yıllık, 12 Eylül ürünü ve faşist YÖK Öğrenci Disiplin Yönetmeliği" değiştirilerek üniversitelerde siyaset yapmak serbest olmuştu.
Söz konusu Üçüncü Köprü, Üçüncü Havalimanı, Kanal İstanbul gibi rant projeleri olunca durum değişiyor tabi...

Saygılarımla

12 Aralık 2013 Perşembe

Kedi Evi Projesi ve Validebağ Korusunda İnsan Manzaraları

Kedi Evi Projesi
Bazı belediyelerin; soğuk hava koşullarının yoğunlaştığı bu günlerde sokak hayvanlarının barınak, yiyecek ve su ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik çalışmaları taktire şayan. Bunlardan biri de sokak kedileri için Kedi Evi Projesi.
Kedi Evi talebinde bulunabilmek için ikamet ettiğiniz site/apartman yöneticisinin onay vermesi ve belediyeye (Böyle bir uygulama yoksa bile başlamasını teşvik etmiş olursunuz) yazılı müracaat etmeniz gerekiyor.
Kedi Ev'lerinin temizliği ve kedilerin beslenmelerinin üstlenilmesi hususu da hayvan severler ve belediye arasında ayrıca görüşülmeli…
Sokak hayvanlarının rehabilitasyonu konusundaki bu tür çalışmalar, kimi belediye ve hayvan severler arasında sağlıklı iletişim kurulmasına yol açar belki….
www.haberanaliz.net      http://dohayko.org
Validebağ Korusunda İnsan Manzaraları 
Koruda karşılaştığım insanların çevre anlayışına göre başka bir örneği Yeşilçam sever...
"Bizi çöp toplarken gördüklerinde, aferin sizi gönülden destekliyorum" derler, her gün koruya gelmelerine rağmen bir kere bile çöp toplamazlar...
Meyve toplarken ağaçlara zarar verir, meyvelerin hiç değilse bir kısmının yabanıl hayat için bırakılmasına özen göstermezler... 
Tali (dar) patika yolların; toprağın sıkışarak kelleşmesine sebep olduğunu, bitki oluşumunu engellediğini, yabani hayvanların yaşam alanı daralttığını, ağaçların kurumasına sebep olduğunu söylememize rağmen ısrarla bu yolları kullanırlar…
"Validebağ Amenajman Planına göre iğne yapraklı ağaç türleri (ardıç, çam, göknar, ladin, sedir, servi gibi) uzun periyotta (50-100 yıl) yapraklı türlere dönüştürülecek" dememize rağmen ısrarla iğne yapraklı fidan dikerler…
Büyük şevkle fidan diker, sulama için yağmura güvenirler…
Fidan dikmeden önce "koruda görevli Milli Eğitim Bakanlığı Koordinatörü'nden fidan türü, dikim zamanı, dikim aralıkları, dikim yeri gibi konularda öneri/yönlendirme/müsaade almamızın" yasal zorunluluk olduğunu söyleriz, Allah'ın arazisine fidan dikiyoruz kime ne kardeşim derler… 
Belediyelerden koru ile ilgili "yüz yüze, yazılı müracaatla veya beyaz masa (telefon) aracılığıyla girilen diyalog ve uzun süren çabalar sonucunda sağladığımız desteği" göz göre göre sahiplenir, herkese belediye ekiplerini/iş makinelerini ben getirttim derler…
Saygılarımla

10 Aralık 2013 Salı

Mutsuz Ülke ve Validebağ Korusunda İnsan Manzaraları

Mutsuz Ülke
Türkiye; Uluslararası Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından hazırlanan "Daha İyi Yaşam Endeksinde" üye 37 ülke içinde yaşama koşullarının en zor, yaşama memnuniyetinin en düşük olduğu ülkeler arasında yer aldı. Yapılan araştırmada Türkiye;
Kişi başına düşen oda sayısı bakımından son sırada, sağlıksız yaşama koşulları sunan konutlarda oturan kişi sayısı bakımından son sırada, ancak konut harcaması bakımından gelirinden en yüksek payı ayıran 22. ülke oldu.
İş güvencesi en zayıf ülke oldu.
"Kişilere her ihtiyaç duydukları anda kendilerine yardım edeceğini düşündükleri bir arkadaş ya da yakınlarının olup olmadığı" sorusuna" %73 olumlu cevapla en son sırada yer aldı.
Öğrencilerin okuma, matematik ve fen bilimleri alanındaki becerileri bakımından en kötü durumdaki dördüncü ülke oldu.
100 binden fazla nüfusa sahip olan yerleşim yerlerinde yaşayanların soluduğu hava ve su kalitesi bakımından sondan ikinci oldu.
Ortalama yaşama beklentisinin 74,6 yılla en düşük olduğu dördüncü ülke oldu.
Demokratikleşmede 27. sırada, demokrasisi en az gelişmiş 10 ülkeden birisi olarak yer bulabildi.
Kişilerin hayatlarındaki tüm koşulları göz önünde bulundurarak "yaşama memnuniyetlerini 0 ile 10 arasında değerlendirmelerinin istendiği ve bu verilerin ağırlıklı ortalamasının" hesaplandığı araştırmada 10 üzerinden 5,3 ile hayat memnuniyetinin en düşük olduğu dördüncü ülke oldu.
"Son 12 ay içerisinde kişilerin saldırıya ya da gaspa uğrayıp uğramadığı" sorusuna verilen cevapta vatandaşların en sık saldırıya uğradığı sekizinci ülke oldu.
En fazla cinayetin işlendiği ülkeler arasında baştan yedinci ülke oldu.
En uzun çalışma süresine sahip ülke oldu.
Hak ettiğimiz yaşama şartları ne zaman oluşacak acaba…
Validebağ Korusunda İnsan Manzaraları
Koruda karşılaştığım insanların çevre anlayışına diğer bir örnek orman tipi doğa sever...
Korudaki habitatın korunması için harici müdahale yapılmasına karşı. Nasıl mı?
Dışarıdan fidan getirilerek ağaçlandırma yapılmamalı… Halbuki, Validebağ Korusunda yerli ve yabancı çok sayıda otsu ve odunsu bitki türü bulunmaktadır. Bir bölümü bulunduğu yere 150-200 yıl önce getirilen bu yabancı türler, yaşadıkları uzun zaman dilimi içinde yörenin iklim ve ekolojik koşullarına tamamen adapte olarak yörenin doğal türleri ile uyumlu bir birliktelik içine girmişlerdir. Belediye fidanlığından getirilen 20 adet   4-5 m boyundaki orman meşesine bile karşı çıktılar.
Yabani otları biçilmemeli, biçilenler bulunduğu yerde bırakılmalı… Halbuki, günün her saati sayısı belirsiz insanın ziyaret ettiği ve güvenlik görevlisinin olmadığı koru yangına karşı çok duyarlıdır. Hem dikkatsizlikten hem de kasıtlı olarak çıkarılmış yangınlar bölge sakinlerinin hatıralarındadır.
Her yağmur yağdığında çamur olan patika yollar iyileştirilmemeli… Halbuki, doğa ile daha çok haşır neşir olmak için açılan, ancak doğal yaşam alanını tehdit eden tali (dar) patika yollarını kapatıp, vatandaşları ana patika yollara yönlendirmek için çaba harcamak gerekir. Tam bunun tersine, ana yürüyüş yolunun yağmur yağdığı zaman sürekli çamur olan yaklaşık 50 metrelik kısmının iyileştirilmesi edilmesi (su birikmemesi için; yola eğim verilmesi, yolun kenarına su kanalı açılması, yolun altına civarda mevcut 4 adet beton borunun döşenmesi) için belediyeye müracaat ettiğimde şikayetlere neden oldu.
Koru içindeki patika yolları motosikletli kuryeler kullanmamalı… Doğrudur, ancak; yoldan geçen herhangi bir kuryeyi durdurup, herkesin içinde bağırıp çağırmak bu problemi ortadan kaldırır mı?
Korudan faydalanan insanlar tali patika yolları (otlarla kapatmamıza rağmen) kullanmamalı… Doğrudur, ancak; bu tür yolu kullanan 75 yaşında insanı da 10 m geriden bağırarak durdurup, herkesin içinde hesap sorar tarzda konuşmak bu problemi ortadan kaldırır mı?
Belediye kara listeye alınmış doğal düşmanları. Bu yüzden koruya sokulmamalı… Doğrudur, ancak; insan gücü yapılamayacak bazı faaliyetlerde de yardımcı oldular. Bunları inkar mı edelim? Örneğin; fidan dikimi için iş makinesi ile çukur açılması, yangına sebebiyet verebilecek yabani otların çim biçme makinesi ile biçilmesi/biçilen otların kamyonlarla atılması, güzergâh dışı patika yolların iş makinesi ile bozulması, fidanların arazöz (sulama aracı) ile sulanması, vatandaşın önceden moloz döktüğü yerlerin üzerine kamyonla getirdikleri taze toprakla kapatılması gibi faaliyetlerde bana destek oldular.
Koruda geçmişte kamu kurumlarının ve/veya kişilerin sebep olduğu/olacağı zarar ve art niyetli girişimler için her an dikkatli olunmalı… Doğrudur, ancak; bazı durumlarda aktivist olmak, sadece protesto ya da karşı koymak değil, kurumların ve/veya kişilerin "davranışlarını" değiştirmeye ikna etmeye çalışmaktır.
Saygılarımla

9 Aralık 2013 Pazartesi

Eğitim Sistemi ve Validebağ Korusunda İnsan Manzaraları

Eğitim Sistemi
Türkiye ’de en hızlı değişen şey eğitim sistemi. 
1999 YÖK, ortaöğrenim başarı puanı ile çarpılacak katsayıyı, öğrencilerin alanları dışındaki yüksek öğretim branşlarını seçmeleri durumunda 0,2, alanları içindeki branşları seçme durumunda ise 0,5 olarak belirledi.
2003 YÖK, ortaöğrenim başarı puanı ile çarpılacak katsayıyı, 0,3 ve 0,8 biçiminde düzenleyerek, farkı daha da arttırdı.
2004 İlköğretimde müfredat değişti.
2005 Üç yıllık lise eğitimi dört yıla çıktı.
2006 Liselere Giriş Sınavı (LGS) yerine Ortaöğretim Kurumları Sınavı (OKS) geldi.
2007 OKS yerine üç aşamalı Seviye Belirleme Sınavı (SBS) geldi.
2009 Üniversite girişlerinde 1999’dan önce uygulanan sistem gibi yeniden iki aşamalı sınava geçildi.
2009 YÖK, ortaöğrenim başarı puanı ile çarpılacak katsayıyı 0,15 olarak belirledi.
2009 Danıştay   8'inci Daire’si,    farklı    statüde    bulunan    öğrencilerin    aynı    konumda değerlendirilmesinin anayasal eşitlik ilkesine aykırı olduğuna karar verdi.
2009 YÖK, ortaöğrenim başarı puanı ile çarpılacak katsayıyı, öğrencilerin alanları dışındaki yüksek öğretim branşlarını seçmeleri durumunda 0,13, alanları içindeki branşları seçme durumunda ise 0,15 olarak belirledi.
2010 Danıştay 8'inci Daire'si yürürlüğü durdurdu.
2010 YÖK katsayı farkını alan dışını seçenler için 0,12, kendi alanlarını seçenler için 0,15 olarak belirledi.
2010 Ortaöğretimde üç aşamalı kalktı yeniden tek sınava dönüldü.
2010 Düz lise olarak bilinen genel liselerin Anadolu lisesine dönüştürüldü. Artık meslek ve anadolu liseleri olmak üzere iki tip lise var.
2011 YÖK, ortaöğrenim başarı puanının 0,12 olarak belirlenen tek katsayıyla çarpılmasını kararlaştırdı.
2012 MEB'lığı, 5+3 şeklinde uygulanan 8 yıllık kesintisiz eğitimi 4+4+4 şeklinde 12 yıllık zorunlu eğitime çevirdi. İlk öğretim okulları; ilkokul, ortaokul, imam hatip ortaokulu olarak dönüştürüldü. 
2013 Ortaöğretime geçişte SBS kaldırıldı. Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) adı verilen sistemde yedi sınav (Türkçe, Matematik, Din Kültürü, Fen ve Teknoloji, TC İnkilap Tarihi ve Atatürkçülük ile Yabancı Dil) yapılıyor. Sınav, eğitim yılı boyunca iki kez tekrarlanacak. En zor sorular ise Din Kültürü ???? ve Matematik.....
2013 Dershaneler kaldırılacak. Yol haritası netleştirilmeye çalışılıyor.
2013 Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği 'sil baştan' değişti. 
2013 ÖSYM  Başkanı  “Üniversiteye  giriş  sisteminin  yeniden şekillenmesi  gerekiyor.  ÖSYM olarak çoklu sınav sistemi üzerinde çalışıyoruz. Senede sadece tek YGS değil, birkaç defa yapılması üzerinde ve açık uçlu sorular sorulması üzerinde çalışıyoruz” dedi. 
Siyasi beklenti ve kaygılarla yap boza dönen eğitim sisteminin kurbanı hep öğrenciler. 
Yakın dönemde yapılan tüm sınavlarda bir sürü skandal ortaya çıktı, hala da çıkıyor.
Yeni sınav sistemindeki açık uçlu soruların, belli düşünceye sahip insanların tarzına uygun sorular olması ihtimalini akla getiriyor mu? 
Önceden endişeliydim, şimdi korkuyorum....
Validebağ Korusunda İnsan Manzaraları 
Koruda karşılaştığım insanlara diğer örnek, park tipi doğa sever...
Ormancılık Mevzuatı, üç hektardan büyük ağaçlık alanlarda ağaçlandırma, bakım, onarım ve her türlü ağaç kesiminin amenajman planlarına göre yapılmasını hükmeder. Bu kapsamda; Validebağ  korusunun “önceden hazırlanmış esaslara uygun olarak işletilmesini içeren” Amenajman Planında belirtilen bazı hususları aşağıda belirttim.
  - Sit alanı içinde uygulanacak her türlü işlem için Tabiat ve Kültür Varlıkları Koruma Kurulundan izin alınmalıdır.
  - Koruda üzerinde hiç ağaç bulunmayan ya da ağaç miktarı tür ve yoğunluk açısından yetersiz bulunan alanlarda bitkilendirme yapılırken tür ve yoğunlukların neler olacağına dikkat edilmelidir. 
  - Ağaçlandırılacak boş alanların % 70'inde bitki örtüsünün düzensiz şekilli gruplar halinde olmasına özen gösterilmeli, alanın %30'luk bölümü yine “boş” olarak bırakılmalı, alanın yabanıl hayat fonksiyonu gören alanlara yakın kesimlerinde ise, boşluk oranı %50 ye kadar çıkarılmalıdır.
  - Yangın tehlikesini azaltmak amacıyla yol kenarlarında sıra şeklinde geniş yapraklı türler (meşe, kızılağaç , ıhlamur, akçaağaç gibi) dikilmelidir.   
  - İğne yapraklı türlerin (ardıç, çam, göknar, ladin, sedir, servi gibi) uzun periyotta (50-100 yıl) yapraklı türlere dönüştürülmelidir.
  - Panaromik fonksiyonu olan yerlerde (Manzara noktaları) boylu ağaç olan türler kullanılmamalıdır.
 - Hal böyleyken; "Ben koruda isteğim türdeki fidanı, isteğim yere dikerim" anlayışıyla ağaçlandırma yapamayız.
Doğa ile daha çok haşır neşir olmak için yeni patika yollar açamayız. Toprağın sıkışarak kelleşmesi; bitki oluşumunu engellemekte, yabani hayvanların yaşam alanı daraltmakta, ağaçların kurumasına sebep olmaktadır.
Manzarası çok güzel olan yerlere bank koyalım diyemeyiz. 
Fidan dikiminden önce, koruda görevli Milli Eğitim Bakanlığı Koordinatörü ile görüşerek; "fidan türü, dikim zamanı, dikim aralıkları, dikim yeri gibi konularda öneri/yönlendirme/müsaade almamızın yasal zorunluluk olduğunu unutamayız. 
Evcil hayvanlarla yaptığımız gezintilerde, beraberimizde poşet taşımayıp "Ya zaten burası doğa, dışkı toprağa karışıp gübre olur" diyemeyiz. Evcil hayvanların bağırsaklarında gelişen bazı solucan yumurtaları dışkı ile etrafa yayılırken; aynı zamanda hayvanların tüyleri arasına da girmektedir. Bunlar hayvanlarla temasta bulunun insanlara çeşitli yollardan bulaşarak enfeksiyona neden olmaktadır. 
Motosiklet, ATV aracı, model uçak gibi araçları kullanamayız. Meydana gelen gürültü; böcekler dahil tüm yabani hayvanların sinir sistemlerine zarar vermektedir. Yabani hayvanlar yüksek sesleri hayatlarını tehdit edici bir unsur olarak algıladığından dolayı bulunduğu ortamı terk etmektedir. 
Toplu faaliyetler (piknik, uçurtma şenliği, davullu, zurnalı eğlenceler gibi) yapamayız.
Sonuç olarak; validebağ korusunun park değil, orman olduğunu unutmamalıyız.
Saygılarımla

7 Aralık 2013 Cumartesi

Paylaşım Ekonomisi ve Validebağ Korusunda İnsan Manzaraları

Paylaşım Ekonomisi 
Araç paylaşım sistemi, hem çevre dostu hem de trafikteki araç yükünü azaltmaya katkı sağlıyor. 
Aynı güzergâhı aynı saatlerde kullanan sürücü ve yolcuları, yolyola.com portalı üzerinden tanıştırıp, iletişime geçmelerine olanak sağlayarak, büyük şehirlerimizdeki trafik problemi çözümüne bir alternatif sunuyor.
"Yolların boşalması için önce arabaların dolması lazım" sloganıyla yola çıkan portal, bu kemikleşmiş trafik problemi çözmek için atılmış önemli adımlardan biri. Ayrıca, yılda 1000 aracın trafiğe çıkmamasının "400 bin ağacın temizleyebileceği hava kirliliğini ortadan kaldırması " demek olduğunu da unutmamak gerek. 
Yolyola.com'a üye olmak için Facebook dışında bir yol yok. Facebook hesabına bakıp, güvenilir bulduğunuz müstakbel yol arkadaşını, 10 saniyelik kayıttan sonra seçebiliyorsunuz. 
Validebağ Korusunda İnsan Manzaraları 
Koruda karşılaştığım insanlara diğer bir örnek hayvan sever insan tipi
Koruda çok fazla başıboş köpek var. Yuvaları Validebağ Öğretmenler Hastanesinin ve Validebağ Sitesindeki 75.Yüzyıl Belediye Parkının civarı... Bölgelerinden geçen insanları bazen tehdit olarak algıladıklarından saldırıyorlar. Bu konuda koruda gezen insanlardan şikayetler duyuyordum. Hatta bacağı ısırılan bir bayanla tanıştım. 
Bir hayvan sever olarak, belediye'ye korudaki 25-30 adet arasındaki köpeğin kısırlaştırılması ve aşılarının yapılması için müracaat ettim. Beni kısa bir süre sonra bir veteriner arayarak "rehabilitasyon faaliyetlerinde bulunmak için daha önce de girişimde bulunduklarını ancak köpeklerin çalılık bölgelerde yuva yaptıklarını, dolayısıyla köpekleri yakalayamadıklarını" ifade etti. Israrım üzerine 75.Yüzyıl Belediye Parkında buluşmak üzere sözleştik.
Parkta gelen görevlilerle daha yeni konuşmaya başlamıştık ki arkamızdan iki hayvan server "Yine köpekleri öldürmeye mi geldiniz?" diyerek bizi azarlamaya başladı. Neye uğradığımı anlamadım. Meğerse buradaki hayvan severlerle belediye görevlileri arasında daha önce anlaşmazlıklar olmuş.
Ben, ne yapabiliriz diye çare bulmaya çalışırken; hayvan severlerin dikensi söylemleri ve "Köpekten korkan koruya gelmesin" yaklaşımı yüzünden görevliler parktan ayrıldı.
Halbuki bu parkta köpekler yakın zamanda iki çocuğa da saldırmış. Artık civarda yürüyüş yapan bir kısım insan ellerinde sopa taşıyor... Bu arada köpekler üremeye devam ediyor...
Söz konusu hayvan severler, köpeklerin sayıları kaç olunca belediye ile işbirliği yapacaklar merak ediyorum.
Saygılarımla

6 Aralık 2013 Cuma

GDO'lu Ürünler ve Validebağ Korusunda İnsan Manzaraları

GDO'lu Ürünler 
Bir canlıdaki genetik özelliklerin kopyalanarak, bu özellikleri taşımayan bir canlıya aktarılması sonucunda üretilen yeni canlıya Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO) deniyor.
GDO'lar insan sağlığı ve çevreye ciddi zararlar verebilecek tehlikeli bir deney.
800'den fazla GDO'lu ürün tüketiyoruz, ama hangilerinin GDO'lu olduğunu bilmiyoruz. GDO’lu yemle beslenen hayvanlardan elde edilen süt, peynir, yumurta, et gibi temel besinler ne yazık ki doğrudan soframıza geliyor. Üstelik etimizin, sütümüzün, yumurtalarımızın etiketlerinde hayvanların GDO’lu yem ile beslenmiş olduğuna dair hiçbir uyarı yok.
Halkımızın hem tercih hakkı, hem de güvenle beslenme hakkı elinden alınıyor. Üstelik bu durum yasalara da aykırı. Çünkü yasa, tüketicilerin tercih hakkının ortadan kalktığı durumlarda GDO’ların ithalatına izin verilmeyeceğini söylüyor.
Çevre örgütü Greenpeace’in Temmuz 2012'de başlattığı ‘Yemezler’ kampanyası ve gıda sektörünün önde gelen kuruluşlarının karşı çıkmasıyla GDO’lu ürün ithalatına kapı açacak başvuru geri çekildi. Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu (TGDF), 29 GDO'lu ürünün gıda üretiminde kullanılması için yaptığı başvurudan vazgeçti.
Şimdi de benzer bir başarı elde edilebilir. Nasıl ki sigara ve alkol ürünlerinde "sağlığa zararlı olduklarına dair" etiket yapıştırılıyorsa, GDO'lu ürünlerede "Ürünün GDO'lu olduğuna dair" etiket yapıştırılmasının sağlanmasını talep edelim.
Bunun için aşağıda belirtilen linkdeki formu doldurarak, GDO'lara dur diyelim. Seçmek özgürlüktür.
Validebağ Korusunda İnsan Manzaraları 
Koru'da, Ağustos-Eylül-Ekim döneminde bireysel olarak çevre düzenlemesi etkinliğinde bulundum. Bu zaman zarfında bizlerin doğadaki ilişkilerin tümüne bütüncül bir yaklaşım içinde bakamadığımızı anladım.  Halbuki doğada bir etki, çoğu zaman birden fazla tepki meydana getiriyor. 
Bu sebeple koruda karşılaştığım insanların çevre anlayışından bahsetmek istiyorum. İşe önce kendi özeleştirimi yaparak başlıyorum. Duygusal insan tipi
Koru'da; fidan dikimi, çöp toplama, fidanların su çukurlarının açılması, fidanların tahta kazıklara sabitlenmesi, bilgilendirme panosu yapılması, yangına sebebiyet verebilecek yabani otların biçilmesi/ biçilen otların atılması, güzergâh dışı patika yolların azaltılması, fidanların sulanması gibi faaliyetlerde bulundum.
Gösterdiğim çaba ve iyi niyetli girişimlerim Validebağ Korusundan istifade eden insanların çoğunun taktirini kazandı. Bana gösterilen teveccüh arttıkça kibirlenmeye başladım. Sanki seçimlerde Acıbadem Muhtarlığına aday olsam seçilirmişim duygusuna kapıldım.
Çalışmalarımın hacmini genişleterek; yukarıda bahsettiğim işlerden bazısını Komşu İlçe Belediyelerin Park Bahçeler Müdürlüğü, Temizlik İşleri Müdürlüğü ve Fen İşleri Müdürlüğü ile işbirliği yaparak hallettim. Ancak, belediyeler ile ilgili yürüttüğüm faaliyetlerde; Validebağ Korusundan sorumlu Milli Eğitim Bakanlığı Koordinatörü'nün onayını ve Validebağ Gönüllüler Derneği'nin desteğini almadan yaptığım için hata yaptım.
Nitekim Validebağ Korusundaki [Ana yürüyüş yolunun yağmur yağdığı zaman sürekli çamur olan yaklaşık 50 metrelik kısmının rehabilite edilmesi (su birikmemesi için; yola eğim verilmesi, yolun kenarına su kanalı açılması, yolun altına civarda mevcut 4 adet beton borunun döşenmesi)] çalışma için belediyeye müracaat ettiğimde şikayetlere neden oldu. 
Şikayetin konusu, canı isteyen herkesin benim yaptığım gibi koru ile ilgili tasarruflarda bulunmasının doğru olmadığı merkezinde idi. Şikayet haklı, ben haksızdım. Bu konuda niyetimin iyi olması yeterli değildi. Duygusal davrandığımı bilerek, korudaki fiziksel olarak yaptığım çalışmaları bitirdim.
Saygılarımla

4 Aralık 2013 Çarşamba

Ülkemizin İklim Değişikliği Performansı ve Validebağ Korusunun Küresel İklim Değişikliğine Etkisi

Ülkemizin İklim Değişikliği Performansı 
Küresel iklim değişikliği; fosil yakıtların kullanımı, arazi kullanımı değişiklikleri "*", ormansızlaştırma ve sanayi süreçleri gibi insan etkinlikleriyle atmosfere salınan sera gazı birikimlerindeki hızlı artışın doğal sera etkisini kuvvetlendirmesi sonucunda Yerkürenin ortalama yüzey sıcaklıklarındaki artışı ve iklimde oluşan değişiklikleri ifade etmektedir. 
Bu kapsamda; Germanwatch adındaki bir düşünce kuruluşu, her sene sonunda atmosfere en fazla karbondioksit salan ülkelerin iklim değişikliği performanslarını değerlendirildiği bir rapor yayımlıyor. Raporda, ülkemiz geçen seneki “çok kötü” notunu bu sene de korumuş. Yani 61 ülke arasında 54. sırada bulunuyoruz. 
Bu listede; gelişmiş ülkelerdeki sera gazı salımları azalmaya devam ederken, bizimle birlikte gelişmekte olan ülkeler kategorisinde yer alan Meksika 20., Hindistan 30., Brezilya 36., Çin 46. sırada yer buluyor. 
Bilim insanları, küresel ölçekte ortalama 4 ton olan kişi başına sera gazı salım miktarını 2 tona indirmediğimiz takdirde iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerinin önüne geçmek için çok geç kalacağımızı belirtiyorlar. Ancak, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)'nun 2011 yılı verilerine baktığımızda, Türkiye’de kişi başına sera gazı salım miktarının 5,7 tona ulaştığını görüyoruz. 
Türkiye iklim değişikliği ile mücadele etmek yerine iklim değişikliğine sebep olmaya devam ediyor. 
"*" İstanbul'un su havzalarındaki kamu arazilerinin işgalleri arazi kullanım değişikliklerine güzel örnektir. TEM ve Boğaz Köprüsü’nün bu değişime olumsuz katkısı büyük olmuştur. Aynı etkinin 3.Köprü, Kuzey Marmara Otoyolu projesi ve Kanal İstanbul ile artarak devam edeceği artık herkesin malumudur. 
Validebağ Korusunun Küresel İklim Değişikliğine Etkisi 
Koru arazisi 1927 yılından itibaren; 780 dönüm'den 354 dönüme kadar inerek "arazi kullanım değişikliği konusunda" üstüne düşeni fazlasıyla yapmıştır. 
Saygılarımla

İstanbul'da Orman Kaybı ve Validebağ Korusunun Kısa Tarihi

İstanbul'da Orman Kaybı 
Google Earth, 2000 ile 2012 yılları arasını kapsayan dünyanın ilk orman kaybı haritasını yayınladı. İstanbul’daki kapsamlı ormanlık alan kayıpları dikkat çekici. Ancak problem, bu kayıpların yangınlardan değil çevrenin tahribatından kaynaklanmış olması. 
İstanbul ilindeki orman arazilerinin yüzölçümü; 240,960 hektarlık kısmı ağaçlık ve 294,299 hektarlık kısmı da açıklık olmak üzere toplam 535,259 hektardır. Ağaçlıklı alanın yaklaşık 60 bin hektarlık kısmı; kara yolları, enerji nakil hatları, kanunsuz yapılaşma gibi nedenlerle orman özelliğini kaybetmiştir. 
Bu sebeple; 2020 olimpiyatlarının İstanbul'da yapılmamış olmasını "kayıp değil kazanç" diye düşünenlerdenim. Niye mi?
Erzurum'da, 2011'de yapılan Üniversitelerarası Kış Olimpiyatları kapsamında atlama kulesinin yapılacağı Kiremitlik Tabya civarındaki çok sayıda yeşil çam ağacı kesilerek,ağaç katliamı yapılmıştı. Hatırlayalım lütfen...
Validebağ Korusunun Kısa Tarihi
1853 Sultan Abdülaziz kız kardeşi Adile Sultan adına Adile Sultan Kasrı yaptırır. Adile Sultan Kasrı cumhuriyetin ilk yıllarında yetimler yurdu olarak kullanılır.
1928 Bugün huzurevi olarak kullanılan 60 yataklı Mustafa Necati Bey Prevantoryumu hizmete açılır.
1939 Senatoryum açılır.
1954 İhsan Mermerci Çocuk Prevantoryumu hizmete açılır.
1973 Öğretmenler Hastanesi açılır.
1974 Validebağ Sağlık Meslek Lisesi kurulur.
1976 Validebağ Korusu’nun alanı 354.076 m2’dir.
1980 Validebağ Korusu içinde bu yıla kadar kendi ihtiyaçlarını karşılamak ve gelir elde etmek amacıyla tavuk, inek beslenerek, meyve-sebze yetiştirilerek ve 1970’li yıllarda ekin ekilerek, harman yapılır. Hatta cumhuriyet öncesinde Mustağbey armutları ilk kez bu arazide geliştirilip, yetiştirilir. 
1980 “Hastane alanında inek mi yetiştirilirmiş?” gerekçesiyle döner sermaye ortadan kaldırılır ve bundan sonra arazi sahipsiz ve bakımsız kalır.
1980 Nazım planlarda yeşil alan olarak görülen ve kamulaştırılarak Öğretmenler Evi Hastanesi alanına dahil edilmesi gereken alanda plan değişiklikleri yapılarak bugünkü Validebağ Sitesi inşa edilir.
1986 Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Validebağ Korusunun 50 dönümlük kısmının, yani 3M Çamlıca konaklarına sınır olan leyleklerin konakladığı ağaçsız yamacın Marmara Üniversitesine tahsisine olur verilir. Oysa ki, 1970’li yıllarda Doğal Hayatı Koruma çalışmaları çerçevesinde bir sürü doğal varlıklar gibi leylekler de soyu tehlike altında olan varlıklar kategorisine alınmıştı.
1990 Haydarpaşa Lisesi açılır.
1997 Üsküdar Belediyesinin bu alan üzerinde yapılaşma girişimleri mahkeme kararıyla durdurulur.
1998 Haydarpaşa Lisesi bir futbol sahası büyüklüğündeki alanda hafriyat yapar ve doğal faunayı tamamen yok eder.
1998 Milli Eğitim Bakanlığınca eski ahırların bulunduğu alana izci evi inşa edilir. Kullanılmayan üst giriş kapısından bu eve parke taşları döşenerek, araba geçiş yolu yapılır.
1998 Acıbadem, Koşuyolu, Altunizade ve Barbaros mahalleleri sakinlerinden oluşan bir gönüllü grubu geniş katılımlı bir toplantı yapar. Büyükşehir Belediyesine topluca olarak gidilerek 6000 dilekçe elden verilir.
1998 Üsküdar Belediye Meclisi'nin 73 sayılı kararıyla Büyükşehir Belediyesinin yaptığı plan değişiklikleri 1/1000 ölçekli planlara işlenir ve altına “Kamuya terki yapılacak alanların-12.000 m2’lik kısım-terki yapılmadan hiçbir uygulama yapılamaz.” plan notu düşülür.
1998 Üç No.lu Koruma Kurulu Raportörü Validebağ Korusunu yerinde görür ve Abdulaziz Av Köşkünün dış yüzeyinin yağlıboya ile boyandığını, parke taşlı yolun helikopter pistine benzer bir alanla sonlandığını ve Haydarpaşa Lisesi’nin yapmış olduğu hafriyatı yerinde tespit eder.
1999 Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından I. derece tarihi ve doğal SİT alanı ilan edilir.
1999 Kocaeli depreminden sonra binlerce İstanbullu çadırlar kurarak buraya sığınır.
2006 Koruma Kurulu’nun bilgi ve onayı olmaksızın "tinerci yatağı olduğu" gerekçesiyle İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü ile Üsküdar Belediyesi arasında yapılan protokol ile korunun kullanımı on yıl süre ile Üsküdar Belediyesi’ne verilir.
2006 Darüşşaka buraya bir hastaneye kurmak ister, ancak yıllarca belediye arsaya imar izni vermez. Taşyapı İnşaat Validebağ Korusu’ndaki Darüşşafaka’ya ait 18 dönümlük arsayı satın alır. 
2006 Taşyapı, arsayı satın aldıktan sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden imar değişikliği ister. Darüşşafaka’ya hastane için imar izni vermeyen belediye, Taşyapı’nın istediği imar değişikliğini yapar ve şirkete gökdelen kurma izni verilir.
2006 Validebağ Gönüllüler Derneği, yetki gaspı yapıldığı iddiasıyla Bölge İdare Mahkemesi’ne yürütmenin durdurulması ve imar planının iptali istemiyle dava açar. Mimarlar Odası, Şehir Plancılar Odası da bu davaya müdahil olur. Ayrıca Büyükşehir Belediyesi’ne de planların iptali için başvurulur, ancak dava “geç açıldığı gerekçesiyle” reddedilir.
2008 Protokol aleyhine açılan davada yürütmenin durdurulması kararı verilmiş olmasına rağmen, Üsküdar Belediyesi korudan çekilmez.
2009 Atletizm Federasyonu’nca düzenlenen Balkan Masterler Kros Koşusu burada yapılır. Ancak bunun için koruya dozerler ve kamyonlar sokulmuş, korunun doğal dokusunu tahrip edecek eylemlere girişilir. 
2013 İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü ile Üsküdar Belediyesi arasında yapılan protokol biter.
2013 Koru ile ilgili faaliyetler Milli Eğitim Bakanlığı'nın atadığı koordinatör vasıtası ile yürütülmeye başlanır.
1927-2013 780 dönüm olan koru arazisi parçalana parçalana 354 dönüme kadar inmiştir.